
Son zamanların karın ağrısı olan “internet yasağı” sorunsalına, bilmiyorum benden önce bakan oldu mu ama, başka bir açıdan bakmak ihtiyacı duydum bugün. Bir de ben bakayım, n’em eksik? Birileri, memleketin
Geçenlerde okuduğum bir makalenin içeriği idi bu. Sosyal medya, neden hayatımızı tehdit eder hale geldi? Vibhu Nordby The Next Web sitesindeki yazısında çok hassas bir gelişmeye dikkat çekmiş. Bu yazım bir çeviriden ziyade, onun görüşlerini kendi bakış açım ile paylaşma amaçlı…
Sosyal medya, kelimenin tam anlamıyla, gücün odağını yavaş yavaş ama giderek ivmelenen bir şekilde kaydırıyor. Bugün “büyük adam” dediklerimizin elindeki “yön verme” gücünün bir kısmı, bugün sıradan vatandaşın eline geçmiş durumda. Almanya’yı İkinci Dünya Savaşı’na sürükleyen Hitler’in meydanlarda büyük zahmetlerle gerçekleştirdiği “Propaganda” bugün sandalyesinden kalkma zahmetine girmeyen bir Twitter fenomeni için tek tıklamayla mümkün…
Bu güç kayması, aslında sosyal dengeyi, sosyal adalet ve demokratik ortamı sağlaması açısından iyi gibi görünse de, meslektaşım Vibhu’nun endişesi, bu güce sahip olanların bunu gücü az olanlara karşı şiddet uygulamak için kullanabilmeleri ihtimali… Ki ben bunu gayet açık görebiliyorum. Bugün bile, takipçilerine “vur emri” çıkaran fenomenlere rastlamak mümkün. Sosyal medya linci de eski çağların insan taşlamasından farksız. İlk taşı atanın vicdanına kalmış bir durum…
Artık içerik sağlama, çığrından çıkmış durumda… Eskiden içerik yaratabilmek için bilgi, birikim ve yazı yazabilme yeteneği gerekirken, bugün 140 karaktere özensiz sığdırabildiğin sabah kahvaltısı menün içerikten sayılıyor. Hatta makbulü bile denebilir.
Daha kötüsü, insanlar umarsız bir paylaşım çılgınlığına kapılmışken, bu gücün devlerinin, hassasiyetten yoksun tanımlamalarla insanları sınıflandırmaları. “doin’ 105 on 105″ örneğinde olduğu gibi, sigorta şirketi bir gencin surprimini 105 no’lu otoyolda 105 mil ile seyrettiği için artırırken, bunların aslında bir şerkının sözleri olduğunu unutabilirler.
Sosyal paylaşım siteleri, eskini aksine, varsayılan paylaşım ayarlarını ‘halka açık’ hale getirmekle, bilinçsiz kullanıcıları hedef haline getirmekte. Bu kargaşada iz bırakmamak ya da izlerini silmek isteyenler için ise, yazılan yorumları silmeyi reddeden site örnekleri mevcut.
Kısacası okurlarım, kişisel bilgilerimiz elde edildikçe, bu bilgileri kullanma ihtimali olanların profili değiştikçe, bir önceki yazımda yer alan videoda olduğu gibi son derece savunmasız kalmamız mümkün…
Bir sonraki yazımda ise, ne kadar sakınırsak sakınalım, bu bilgilerin otoriteler eliyle nasıl peşkeş çekildiğine dikkat çekeceğim.
Daha korkmayın, bu kadar değil…
Teknoloji ile ilgili çok derine inmeden, durumumuzu görelim mi?
Önce şu aşağıdaki videoyu izleyip, ne durumdayı iyice bir anlayalım, ne dersiniz?
Bu görüntülerden sonra, devam niteliğindeki yazıları okumak daha ilginç gelecektir. Teknoloji ile, daha doğrusu Internet ile her geçen gün çok daha iç içe olduğumuz bir dünyanın bize ne gibi sürprizler getireceğini anlamak zor olmasa gerek… Aşağıda bir sonraki yazımdan kıs bir bölüm bu video ile direk ilgili!
Bu güç kayması, aslında sosyal dengeyi, sosyal adalet ve demokratik ortamı sağlaması açısından iyi gibi görünse de, meslektaşım Vibhu’nun endişesi, bu güce sahip olanların bunu gücü az olanlara karşı şiddet uygulamak için kullanabilmeleri ihtimali… Ki ben bunu gayet açık görebiliyorum. Bugün bile, takipçilerine “vur emri” çıkaran fenomenlere rastlamak mümkün. Sosyal medya linci de eski çağların insan taşlamasından farksız. İlk taşı atanın vicdanına kalmış bir durum…
Artık içerik sağlama, çığrından çıkmış durumda… Eskiden içerik yaratabilmek için bilgi, birikim ve yazı yazabilme yeteneği gerekirken, bugün 140 karaktere özensiz sığdırabildiğin sabah kahvaltısı menün içerikten sayılıyor. Hatta makbulü bile denebilir.
Daha kötüsü, insanlar umarsız bir paylaşım çılgınlığına kapılmışken, bu gücün devlerinin, hassasiyetten yoksun tanımlamalarla insanları sınıflandırmaları. “doin’ 105 on 105″ örneğinde olduğu gibi, sigorta şirketi bir gencin surprimini 105 no’lu otoyolda 105 mil ile seyrettiği için artırırken, bunların aslında bir şerkının sözleri olduğunu unutabilirler.